ELLE Kaçışları: Roma

Roma, enfes yemekleriyle eş anlamlıdır. Pizza, dondurma ve İtalyan mutfağının kutsal üçlüsünü tamamlayan makarna. Şehrin en meşhur yemeği sade bir yemektir: "peynir ve biber" anlamına gelen cacio e pepe. Ve bu yemeğin en iyi yeri, porsiyonu bol, tabağı sıcak ve peynirli sosuna bayılacağınız Felice a Testaccio. Mangia!

Şehrin en iyi sokak pazarlarından biri olan Vatikan yakınlarındaki Mercato Trionfale'de, rengarenk mevsimlik ürünler, taze peynirler ve doğrudan İtalyan çiftliklerinden gelen etler bulabilirsiniz. Canınız isterse tuzlu, tatlı bir şeyler ve bir şişe şarap alabilirsiniz. Tiber Nehri'nin karşı yakasında, Roma'nın en güzel parklarından biri olan Villa Borghese'ye yürüyerek gidip gölet kenarında piknik yapabilirsiniz.

Otaleg - tersten yazılmış gelato! Akıllıca bir isme sahip olmasının yanı sıra, Trastevere'deki soğuk lezzetlerin gözde mekanı, muz ve mango gibi meyve aromalı ve çikolata ve ricotta gibi krema aromalı en iyi doğal gelatoları üretiyor.

İspanyol Merdivenleri ve Piazza del Popolo'nun yanında yer alan Hotel de Russie'nin güzel açık hava barı Le Jardin, gizli bir bahçe gibi. Çam ağaçları ve mis kokulu narenciye çiçekleriyle çevrili bu mekanda arkadaşlarınızla spritz yudumlayın. Selamlaşmayı unutmayın!

La Terrazza del Cesari, Roma'nın en romantik manzaralarından bazılarını sunan şirin bir çatı barıdır. Çatı katının bir tarafında Hadrian Tapınağı kalıntılarına ev sahipliği yapan Piazza di Pietra'yı, diğer tarafında ise 1626-1650 yılları arasında Barok tarzında inşa edilmiş muhteşem bir kilisenin cephesini görebilirsiniz. Burası, sarhoş (Roma) tarihinin en güzel halidir.

Dün gece bir Bellini fazla içtiniz. Anladık, biz de aynısını yaşadık. Sciascia Caffè'de Roma'nın en iyi espressosuyla uyanın. 1919'da kurulan buradaki cornetto al cioccolato (çikolatalı kruvasan) harika ve kesinlikle daha fazla çikolatayla eşleştirilmeli. Mekânın meşhur mocha veya sıcak kakaosunu deneyin. Hava güzelse, İtalya hakkında bir kitaba gömülürken dışarıda oturup keyfinize bakın - Elena Ferrante'nin My Brilliant Friend'i her zaman iyi bir seçimdir. Ardından, damağınızı Sciascia'nın meşhur granitalarından biriyle temizlemeyi düşünün.

Lüks arıyorsanız, İspanyol Merdivenleri'nden yukarı çıkıp birkaç blok yürüyerek Via Veneto'daki Baglioni Hotel Regina'ya ulaşabilirsiniz. Federico Fellini'nin 1960 yapımı La Dolce Vita filminde ölümsüzleştirilen Via Veneto, büyüleyici mimarisi, gösterişli barları ve muhteşem otelleriyle Roma'nın en ilginç ve en güzel caddelerinden biri olmaya devam ediyor. Baglioni Hotel de bir istisna değil. 1892 yılından kalma bir binada yer alan Baglioni, İtalyan art deco (mermerler, pirinç, bronz ve kadife) ve Venedik'ten Murano camlarıyla döşenmiş. Tam bir dolce vita deneyimi.

Tatiliniz sırasında bir kaçamak mı istiyorsunuz? Hotel de Russie sizi arkanıza yaslanıp rahatlamaya ve biraz kalmaya davet ediyor. Pencerenizi açın ve Roma sokaklarını seyredin, ardından Stravinskij Bar'da güzelce düzenlenmiş bir bahçede açık havada yemek yemenin tadını çıkarın (günün her saati güzel, bu yüzden gerçekten yanlış gidemezsiniz). Ve odanızın konforuna çekilme zamanı geldiğinde, uyaralım: asla ayrılmak istemeyebilirsiniz.